Asr-ı Saadet
Peygamber efendimizin hayatı ve asr-ı saadetten kesitlerin yer aldığı köşemiz.
Peygamber efendimizin kaç amcası var ? İsimleri neler?
Hz. Muhmmed’in amcaları hakkında bilgi verebilmek için efendimizin hakkında bazı ailevi bilgilerin verilmesi gerekir. Peygamber efendimizin babasının on erkek kardeşi bulunduğu belirtilmiştir ve 9 Amcası vardır, Amcalarının isimleri şöyledir;
Haris,
Zübeyr,
Ebu Leheb,
Kusem,
Ebu Talib,
Dırar,
Hacl,
Hz. Abbas
Hz. Hamza
Çocukluk Dönemi
Hz. Muhammed (s.a.s.) Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı’nda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke’nin doğusunda bulunan “Hâşimoğulları Mahallesi”nde, babasından kendisine mirâs kalan evde doğdu. Arapların takvim başı olarak kullandıkları “Fil Vak’ası”, Peygamberimiz (s.a.s.)’in doğumundan 52 gün kadar önce olmuştu.(18)
Abdülmuttalib, torununun doğumu şerefine verdiği ziyâfette çocuğun adını soranlara:
“Muhammed adını verdim. Dilerim ki, gökte Hakk, yeryüzünde halk, O’nu hayırla yâdetsinler…” cevâbını verdi.
Gençlik Dönemi
1- EBÛ TÂLİB’İN HİMÂYESİ
Peygamberimizin hayâtının sekiz yaşından yirmibeş yaşına kadar olan dönemine “gençlik devresi” denilir. Bu devrede Rasûlullah (s.a.s.) amcası Ebû Tâlib’in yanında, onun himâyesi altında bulunmuştur.
Ebû Tâlib, zeki ve âlicenâb bir zâtdı. Zengin olmamakla beraber, asâleti ve âlicenâplığı sebebiyle herkesten saygı görüyordu. Yeğeni Hz. Muhammed’i çok seviyor, hiç yanından ayırmıyordu.
2- SEYÂHATLERi
a) Şam Seyâhati
Mekke iklimi zirâate elverişli olmadığından, Mekkeliler ticâretle uğraşırlar, çocuklarını da ticârete alıştırırlardı. Ticâret için kervanlarla, yazın Şam’a, kışın Yemen’e seyâhet ederlerdi. Ebû Tâlip de diğer Mekkeliler gibi kervan ticâreti yapıyordu. Bir defasında Şam’a giderken, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e amcasından ayrılmak zor geldi; kendisini de yanında götürmesini istedi. Ebû Tâlib çok sevdiği yeğenini kırmadı. O’nu da kafileyle beraberinde götürdü. Bu esnâda henüz oniki yaşındaydı.
Evlilik Dönemi
1- TİCÂRET HAYÂTI
Bütün Mekke’liler gibi Hz. Muhammed (s.a.s.) de amcasıyle birlikte ticâret yapıyordu. Gerek çocukluğunda, gerekse ticâret hayâtında, dürüstlüğü ile tanınmıştı. Sözünde durmadığı, yalan söylediği, başkalarına zarar verecek bir davranışta bulunduğu, bir kimseyi incittiği asla görülmemiş; dürüstlüğü dillere destan olmuştu. Bu yüzden Mekke’liler O’na “el-Emîn” (her konuda güvenilir kişi) diyorlardı. O’nun bu yüksek ahlâkını öğrenen Kureyşin zengin kadınlarından Hatice, kendisine sermâye vererek ticâret ortaklığı teklif etti. Böylece Peygamber (s.a.s.) ile Hatice arasında ticâret ortaklığı başladı.
2- HZ. HATİCE İLE EVLENMESİ
Kabe’nin Tamirinde Hakemliği
Hz. İbrâhim ve Hz. İsmâil tarafından yapılmış olan Kâbe, geçen uzun asırlar içinde yağmur ve sel suları ile harabolmuş, tâmir edilmesi gerekmişti.
Kureyşliler, Kâbe binasını yıkarak, yeniden yapmaya karar verdiler. Yardımlar toplandı, gerekli malzeme temin edildi. Hz. İbrâhim’in yaptığı temele kadar yıkarak, duvarları yeniden örmeğe başladılar. Ancak; “Hacer-i Esved”i yerine koyma sırası gelince anlaşamadılar. Kureyş’in bütün kolları, bu şerefin kendilerine âit olmasını istiyordu. Anlaşmazlık dört gün sürdü, kan dökülmek üzereydi ki,(45) Kureyş’in en ihtiyarı Ebû Ümeyye veya Huzeyfe b. Muğîre”Harem kapısından ilk girecek zâtın hakem yapılarak, onun vereceği karara uyulmasını” teklif etti.(46) Bu teklif kabul edildi. Az sonra kapıdan Hz. Muhammed (s.a.s) girmişti. Buna o kadar sevindiler ki, “el-Emîn, el-Emîn, O’nun hakemliğine râzıyız…” diye bağrıştılar.Yanlarına gelince, durumu anlattılar.
Hz Muhammedin Kabe’nin Tamirinde Hakemliği
Peygamberlik Dönemi
HZ. MUHAMMED (S.A.S.)'İN PEYGAMBERLİK DEVRİ (610-632)
Hz. Muhammed (s.a.s.) 40 yaşında Peygamber oldu. 23 yıllık Peygamberlik devresinin 13 yılı Mekke'de, 10 yılı Medine'de geçti. Bu itibârla Peygamberlik devresinin:
a) Nübüvvet'den Hicret'e kadar devâm eden 13 yıllık süresine "Mekke Devri" (610- 622);
b) Hicretten vefâtına kadar olan 10 yıllık süresine de "Medine Devri" (622-632) denir.
BİRİNCİ BÖLÜM
MEKKE DEVRİ
I- HZ.MUHAMMED (S.A.S.)'İN PEYGAMBER OLUŞU
1- HİRA'DA İNZİVÂ
Eskiden beri Mekke'deki hanîf ve zâhitler, recep ayında inzivâya çekilirlerdi. Her biri, Mekke'nin 3 mil (bir saat) kuzeyinde Hira (Nûr) dağında bir köşeye çekilir, tefekküre dalardı. (49)
Mekke Dönemi
Hz.Muhammed(s.a.v) 'in Mekke Dönemi; dünyaya gelişinden Medine'ye hicret etmesine kadar geçen süreye verilen isimdir. Bu süre içinde bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemlerini yaşamış, cahiliye uygulamalarına yakından şahit olmuş, bu durum onu sık sık yalnızlığa çekilip düşünmeye itmiştir. Sık sık Hira Dağı'na yalnız başına inzivaya çekilirdi ve zaten ilk vahiy de burada gelmiştir.
Hz.Muhammedin Mekke Dönemi genelde onun hayatının dönüm noktalarından oluşur. Bu dönemde Mekke'nin, Arap Yarımadasının ve dünyanın yapısını değiştirecek çok gelişme yaşanmamıştır. Bu dönemde meydana gelen olayları kronolojik olarak sıralarsak şu şekilde gelişmişlerdir:
570 yılında Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v) dünyaya gelmiştir. Doğumunda peygamberliğini işaret edercesine bazı garip olaylar yaşanmıştır. Doğumundan sonra Hz.Halime validemize sütannesi olması için teslim edilmiştir. Böylece Hz.Muhammedin Mekke dönemi olarak nitelendirilen dönem başlamıştır.
Vefatı
Peygamber Efendimiz veda haccını yapıp Medine'ye geri döndükten bir süre sonra hastalandı. Görevinin sona erdiğini ve bu dünyadan ahrete göçme zamanının geldiğini anlamıştı. Hastalığı günden güne artıyordu. Hasta iken de ezan okuyor ve mescide gidip, namazları kıldırıyordu. Fakat vefatına üç gün kala hastalığı fazla ağırlaştığından mescide çıkamaz olmuştu.
Hz. Ebubekir'in cemaate imamlık yapmasına ve onlara namaz kıldırmasını emretmişti. Kızı Hz. Fatıma her gün muhterem babasını ziyaret ediyordu. Efendimiz ölüm döşeğinde iken kızına şu nasihatte bulundu:
'' Ey Peygamberin kızı Fatıma! Seni ahiret gününün sorumluluğundan (kendini) kurtaracak hayırlı işler yapmaya bak. Peygamber kızı olman sana bir şey kazandırmaz. Ben seni, o günün dehşetinden kurtaramam.''
Vefatından iki gün önce Sahabe-i Kiram'dan bazılarının yardımıyla mescide geldi. Yavaş yavaş minbere çıktı. Mübarek yüzünü cemaate doğru döndürerek şöyle buyurdu:
Doğduğu Çevre
Hz. Muhammed'in Doğduğu Çevre, Peygamber Efendimiz Arabistan Yarımadası'ndaki Mekke şehrinde doğmuştur. Arabistan, Asya ve Afrika kıtalarının birleştiği yerde, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadadır. Yer şekilleri vadiler, dağlar, geniş çöller ve vahalardan oluşur. Arabistan'da coğrafi şartlar ve iklim özellikleri sebebiyle yaşam oldukça zordur.
Arap Yarımadası kurak bir iklime sahiptir. Yarımadaların genelinde yazlar çok sıcak ve yağışsız geçer. Bu nedenle yarımadada kurak iklime karşı dayanıklı bitkiler yetişir. Akarsu yataklarında genellikle su bulunmaz.
Annesi
Hz. Muhammed’in Annesi, Hz. Amine, Hatemül-Enbiya Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) Annesidir. Babası Vehb b Abdülmenaf Kureyş Kabilesi’nin Beni Zühre koluna, annesi Berre bint Abdüluzza da aynı kabilenin Beni Abdurrar koluna mensuptur. Babası ve annesi de Mekke’lidir. Hatemül- Enbiya’nın, silsile-i nesebinden Kılıb’da Hz. Amine ile soyu birleşir. Hz. Amine Kureyş nezdinde yalnız haseb ve neseb itibari ile değil, ayrıca zamanında kaynakların nakline göre ahlakı, fiziki yapısı, zekası ve inancı itibari ile de ayrı bir özelliğe sahipti.
Güzel Ahlakı
Hz Muhammedin güzel ahlakı, peygamberimizin güvenilirliğini, hakkı gözetmesini, insana değer vermesini, üstün kişiliğini, hoşgörülü ve sabırlı olmasını anlatan değerlerdir. Peygamberimizin en güzel özelliği, başkaları için önerdiği öğütleri ve kuralları ilk önce kendi yaşamında uygulamasıdır. Kendini başkalarından üstün görmemesi, Kuran'ın öğüt ve yasaklarını yaşamından uygulaması onun ne kadar üstün bir insan oluşuna en güzel örnektir. Peygamberimiz bütün güzel ahlakları ve güzellikleri toplamış, örnek bir kişidir. Onun ahlakını kelimelere sığdırmak çok zordur. Onun ahlakı Kuran ahlakıdır. Yüce Rabbimiz Peygamberimizin ahlakını överken, "Ya Muhammed! Şüphesin sen yüce bir ahlak üzeresin." buyurmuşlardır. Peygamberimiz Allah'a niyaz ettiğinde, " Allah'ım! Beni ahlakın en güzeline yönelt, kötü ahlaktan uzak tut." demiştir.
Hz Muhammedin güzel ahlakı üzerine
Onun kalbi insan sevgisiyle doluydu.
Çocukları sever, onları sıkça okşardı.
Hicreti
Hz Muhammed'in Hicreti; Mekkeli müşrikler Hz. Muhammedi öldürmek için kati kararlar alıyor... Şimdi hicret sırası Hz. Muhammed'e gelmişti. Ellerinin altındayken bir şey yapamadıkları bu insan eğer Medine'ye hicret edecek olursa bu iş iyice çığırından çıkacaktı. İleride çok büyük bir darbe ile karşılaşacaklarının hesap ve kitabını yapan Mekke müşriklerinin ileri gelenleri Resulü Ekrem Efendimiz'in dedelerinden Kusay bin Kaab'ın konağı olan Daru'n-Nedve'de toplandılar.
Peygamber Oluşu
Hz Muhammedin Peygamber oluşu, kırk yaşlarında 610 senesinde Mekke'de gerçekleşmiştir. O dönemlerde Mekke'de bulunan hanif ve kendini dünya işlerinden soyutlayıp ibadete vermek isteyenler, recep ayında Hira dağına çekilerek, inzivaya dalarlardı. Hz Muhammed'in de 40 yaşlarında kalbinde oluşan yalnızlık duygusu, Hira dağındaki bir mağaraya çekilip, günlerce ibadetle uğraşmasına vesile olmuştur. Orada Allah'ın kudretini ve azametini düşünüp, ibadet yapıyordu. Hz Muhammed burada Allah tarafından kendisine verilecek olan büyük görevine hazırlanıyordu. Burada olduğu zamanlarda kulağına gelen ''Sen Allah'ın elçisisin.'' sözlerine rağmen, etrafında kimseleri göremiyordu. Kendisine verilecek olan görevin başlangıcında, sadık rüyalar görmeye başladı. Onun için bu süre altı ay boyunca devam etti.
Hz Muhammed'e ilk vahiy gelişi
Katıldığı Savaşlar
Hz. Muhammed'in Katıldığı Savaşlar;
Bedir Savaşı: Bedir Savaşı hicretin 2. senesinin Ramazan ayında meydana geldi. Daha önceden düşünülüp tertiplenmiş bir savaş olmamasına rağmen büyük bir olaydır.
Tarihte öyle meydan muharebeleri vardır ki, onlar neticeleri itibari ile sadece askerlik dehasına, askerlik sanatına bir örnek olarak değerlendirilir. Tarihte yine öyle muharebeler vardır ki; askerlik sanatına örnek olarak kalmaz, sonuçları itibari ile bir devletin ve bir milletin kaderini altüst ederler, onlara yeni hayat ufukları açar, yeni istikballer kazandırır. Hele bir kısmı vardır ki, kendi zamanına kadar hakim olan fikirleri ve inançları çürütürler, çürümüş müesseseleri yıkar ve yenisini getirirler. İşte Bedir Savaşı böyle bir savaştır. Bu savaş Hz. Muhammed2in yüksek bir askeri başarısı olarak kalmamış, Müslümanlığın dünya yüzündeki hayatiyetini sağlamıştır. Bunun için İslam tarihinde bu savaş '' Bedr-i Kübra''(Büyük Bedir) olarak adlandırılmıştır.