Hicreti
Hz Muhammed'in Hicreti; Mekkeli müşrikler Hz. Muhammedi öldürmek için kati kararlar alıyor... Şimdi hicret sırası Hz. Muhammed'e gelmişti. Ellerinin altındayken bir şey yapamadıkları bu insan eğer Medine'ye hicret edecek olursa bu iş iyice çığırından çıkacaktı. İleride çok büyük bir darbe ile karşılaşacaklarının hesap ve kitabını yapan Mekke müşriklerinin ileri gelenleri Resulü Ekrem Efendimiz'in dedelerinden Kusay bin Kaab'ın konağı olan Daru'n-Nedve'de toplandılar.
Bu işi kökünden halledecek kararı alacak ve Mekke'den çıkmadan Hz. Muhammed'in hayatına son vereceklerdir. Bunların bu kapsamlı toplantıda gizlice aldıkları kararı Cebrail Hz. Muhammed'e şöyle haber vermişti: '' Ve hatırla ey Muhammed! Hakikati inkara şartlanmış olanlar(kafirler) seni tebliğden alı koyup durdurmak, öldürmek yahut sürgün etmek için sana karşı nasıl ince tuzaklar kuruyorlardı. Onlar hep böyle tertipler peşinde koşarken Allah onların bu tertiplerini boşa çıkarttı. Çünkü Allah bütün bu tuzak kuranların üstündedir.''
Müşriklerin Daru’n-Nedve'de aldıkları Hz. Muhammed'i öldürme kararını ayet apaçık açıklıyordu. Bu kararı bir gece Mekke'nin gözü dönmüş gençlerinin içinden seçtikleri kişilere yaptıracaklardı. Bu sayede her kabileden davet ettikleri bu gençler aracılığı ile Hem Hz. Muhammed'den hem de fidyeden kurtulacaklardı. Bu fikir Ebu Cehl'in fikriydi. Bu fikre, toplantıya Necidli bir ihtiyar kıyafetine bürünerek ve kendini Necidli ihtiyar olarak tanıtan şeytan bile hayret etmişti. Bu katliamı gerçekleştirecek gençler belirlenmiş, günü ve zamanı ayarlanmıştı. Katil gençler silahlandırıldı ve kararlaştırılan gün Resulullah'ın evi muhasaray alındı. O'nu gecenin yarısında, uykunun en derin anında öldüreceklerdi.
Hz Muhammedin Hicreti Cebrail bir kez daha gelerek Peygamberimiz'e ''Ey Allah'ın Resulü bu gece yatağında yatma'' emrini verdikten sonra O'na alınması gereken tedbirleri de anlatmıştı.
Şöyle ki: Peygamber Efendimiz her zaman yatıp dinlendiği yatağa Hz. Ali'yi yatıracak, Hadramut işi yeşil cübbesini Hz. Ali'nin üzerine örtecek, daha sonra Yasin-i Şerif'in ilk ayetlerini okuyarak, avucuna aldığı bir parça toprağı kendisini öldürmek için bekleyen gençlerin üzerine doğru savuracak ve hane-i Saadetten ayrılacaktı. Bütün bu tedbirler Cebrail tarafından O'na anlatılmıştı.
Bu sayede, müşriklerin almış oldukları katletme kararından ayrıntıları ile birlikte haberdar olan Allah'ın Resulü Hz. Ali'ye yukarıda anlatılanları aktararak yatağında yatma talimatını verdi. Sonra ona ayrıca '' Sana onlardan herhangi bir zarar erişmeyecektir.'' buyurarak endişelenmemesini hatırlattı.
Bu büyük tehlike karşısında bile Allah’ın Resulü metanetini hiç kaybetmeden Hz. Ali'ye, kendisine çoğu müşriklerin muhafaza edilmek üzere emanet ettikleri, yükte hafif, ancak parada ağır eşyalarını teker-teker göstererek, emanetleri en kısa zamanda sahiplerine teslim etmesini ve onun da Medine'ye hicret etmesi emrini verdi. Hz. Ali bu talimata başım gözüm üstüne diyordu. Onu bu teslimiyetini Cenab-ı Hak şu ayetlerle övmüştür: '' İnsanlar arasında öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder. Allah ise kullarına karşı daima şefkatlidir.''
Bu gecenin en dikkat çekici yeri: Katil gençler evin çevresini sarıp, katliam yapacakları saati bekledikleri bir anda, ''Allah'a tam bir teslimiyetle bağlı Hz. Muhammed kendine özel olan ibadetlerini yaptıktan sonra, her zaman yaptığı duasına ek olarak İsra Suresi'nin 80. Ayetini okuduktan sonra, ''Ey Rabbim! Girişeceğim her işe, doğruluk ve içtenlik üzere girmemi, bırakacağım her işten de doğruluk ve içtenlik göstererek çıkmamı sağla ve bana katından destekleyici bir güç, bir tutamak bahşet.'' diyerek duasını tamamladı. Bu duanın ardından Yasin-i Şerif'ten okuması istenilen ayetleri yüksek ses ile okumaya başladı. Bu ayetlerde şöyle buyruluyordu:
'' Sen ey insanoğlu! Düşün bu hikmetle dolu Kur'an'ı. Gerçek şu ki, Sen Allah'ın elçilerinden birisin. Kudret sahibi ve rahmet kaynağından indirilmiş olanın sayesinde dosdoğru bir yol üzeresin. Bu Kur'an üstün ve çok merhametli Allah tarafından ataları uyarılamamış, bu yüzden gaflet içerisinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir. İnkarda ısrarlarından dolayı onların çoğuna karşı Allah'ın gazab va'di gerçekleşecektir. Biz bu inkarcıların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelerine kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. Göremesinler diye de ön ve arkalarına sedler ve üzerlerine de perdeler çektik. Artık onları uyarsan da uyarmasan da bir şey değişmez, onlar inanmazlar.
Hz. Ali verilen talimat üzerine Resullullah'ın Mübarek yatağına yattı ve yeşil cübbeyi üzerine çekti. Allah'ın Resulü de avucuna aldığı toprağı katillerin ve olayı seyredecek olanların üzerine ''Ya Rab! Ayetine vücut ver'' diyerek serpti. Daha sonra Allah'ın Resulü hane-i saadetten ayrıldı.
O beklenen saat gelmişti. Katiller hızla hane-i saadetin kapısına yüklenerek içeri girdiler. Hz. Ali'nin üzerindeki yeşil cübbe sıyrılarak, ruhu başka bir alemde, bedeni Resulullah'ın yatağında olan Ali uyandırılmıştı. Şaşıran katiller Hz. Ali'yi hırpalayarak Resulullah'ı sormaya başladılar. O sakin bir şekilde ''Allah'ın emri ne ise onu yapmaya gitmiştir.'' diyerek üstü kapalı bir şekilde hicret ettiğini ifade etmiştir.
Mekke müşrikleri tam bir kaosa düşmüşlerdi. Tek çareleri O'nu ne yapıp edip Medine'ye ulaşmadan yakalayıp işini bitirmekti. O''nu aramaya başladılar. Hâlbuki O, Cebrail refakatinde ve onun korumasında hala Mekke2de idi. O günün öğle sıcağında penceresinden kızı Aişe ile etrafı seyreden Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed'in evine doğru yaklaştığını görünce, beklenmeyen bir saate eve gelişi Ebu Bekir Ve Aişe'nin dikkatini çekmiş, fevkalade bir durum olduğunu anlamışlardı.
Hz. Ebu Bekir Peygamber Efendimiz'i içeri aldı ve Resul'u Ekrem vaziyeti haber vererek hicret emri aldığını bildirdi. Hz. Ebu Bekir biraz endişe ve korku ile ''maiyyet-i seniyyenize kabul buyrulacak mıyım? Yani: seninle beraber bana da hicret müsaadesi var mı? Diye sordu.
Resulullah; '' Rabbim seni bana yol arkadaşı yapacak, sabret dememiş miydim? İşte arzun yerine geldi, beraberce gideceğiz buyurdu.'' Hz. Ebu Bekir sevinçten ağlıyordu. Hz Aişe diyor ki: '' Sevinçten dolayı bir erkeğin bu denli ağladığına ilk defa şahit oldum ve hayret ettim.''
Meşhur kılavuz Abdullah İbn-i Üreykit de yol gösterici olarak tutuldu ve yolculuğa eşlik edecek develer teslim edilerek cebel-i Sevr’e gelmesi tembih edildi. Ortalık karardıktan sonra bir süre Sevr’de saklanmak üzere yol çıktılar.
Hz. Muhammed Medine’ye Hicret Ediyor!
Allah Resulü hicretten başka çıkacak yol olmadığı için çok sevdiği Mekke’yi Ayeti Kerime’nin de emri ile terk etmek zorunda kalmıştı. Ayette şöyle buyuruyordu: ‘’Melekler kendilerine zulmeden kimselere canlarını alırken soracaklar: Neyiniz vardı sizin. Onlar: ‘’ Biz yeryüzünde çok güçsüzdük. Peki, Allah2ın arzı sizin kötülük diyarını terk etmenize yetecek kadar geniş değil miydi?’’ Diyecekler. Böylelerinin varış yeri cehennem’dir. Ne kötü bir yer.
Gerek Hz. Muhammed, gerekse müminler inandıkları hakikatleri hayata geçirme hususunda baskı, zulüm, işkence görüldüğü yerden, daha rahat ve zulme maruz kalmadan dini hayatın yaşanacağı bir yere yukarıdaki ayet ve diğer ayet-i kerimelerin amir hükümlerini yerine getirmek için hicret etmek zorunda kalmışlardı.
Sevr Mağarasına hiçbir problemle karşılaşmadan ulaşan Hz. Muhammed’i dinlenmek üzere mağaranın yanına oturan Hz. Ebu Bekir, önce mağaraya inerek, gereken temizliği yaptıktan sonra olası tehlikeyi de önlemek için üzerlerindeki elbiselerden ve yanında getirdiği eşyalardan bir kısmını yırtarak delik ve oyukları kapattı. Ardından Resulullah’ı içeri aldı. Yorgun bir halde olan Allah’ın Resulü’nü, dinlenmesi için dizlerine yatırdı.
Hz. Muhammed geceyi Hz. Ebu Bekir’in dizinde uyuyarak geçirdi ve sabah ile birlikte büyük bir tehlike ile yüz yüze gelmişlerdi. İzciler mağaranın önünde bu iki dostun izini sürmüş konuşuyorlardı.
‘’İşte burada iz bitiyor.’’ Hz. Ebu Bekir ‘’ Ama Ya Resulallah! Canım sana feda olsun, vallahi düşmanlar mağaranın önünde.’’ Allah’ın Resulü yine sakin bir şekilde Ebu Bekir’e:’’ Korkma! Allah bizimle beraberdir.’’ Diyerek teskin ediyordu.
Cenab-ı Hak bu iki dostu mucizevi bir şekilde kurtarmıştı. Hz. Muhammed ve Ebu Bekir mağaraya sığındıktan sonra, mağaranın ağzını örümcek ağı ile örmüş, ayrıca bir çift güvercin mağaranın ağzını kapatırcasına bir ağacın üzerine yuva yapmış ve yumurtalarını bırakmıştı. Mağaranın dışındaki izciler ısrarla iz burada bitiyor diyordu. Israrla mağaraya inelim demelerine rağmen, yanındakiler mağaranın örümcek ağı ile kaplı olmasından dolayı mağaraya inmemişlerdi ve iki Allah dostu bu tehlikeyi atlatmışlardı.
Üç gün sonunda kılavuz Abdullah b. Üreykit’le birlikte Sevr’den çıktılar ve kendileri için hazırlanan develere binerek bir gün sonra Kudeyt denilen yerde konakladılar. Karınlarını doyurduktan sonra iki Allah dostu ve Üreykit Küba’ya doğru yola çıktılar.
Medineli Müslümanlar Resulullah’ı Karşılıyor!
Peygamber Efendimizin Mekke’den ayrıldığını öğrenen Medine’li Müslümanlar, sabahın erken saatlerinden itibaren sıcak basıncaya kadar Harra denilen yerde günlerce beklemişlerdi. Bir pazartesi günü Resulullah2ı beklemek için yine aynı yere çıkmış, bir süre bekledikten sonra dönmüşlerdi. Bu arada bir Yahudi evinin damında, beyaz elbiselere bürünmüş Resulullah ve Beraberindikelerin gelişini görmüş ‘’ Ey Arab Topluluğu! Günlerdir beklediğiniz kişi işte geliyor’’ diyerek bağırmaya başladı. Çoluk çocuk büyük heyecanla yollara dökülmüş, Resulullah’ı büyük bir coşku ile karşılamışlardı. Çok yorulan Allah Resulu’nün Medine’ye girmeden evvel Kuba’da bir süre dinlenmesi gerekiyordu. Bu coşkulu ve muhterem topluluk O’nu Kuba’ya kadar uğurladı. Allah Resul’ü Kuba’da 14 gün kaldı.
Hz. Ali Peygamber Efendimiz, Resulullah’ın emanetlerini sahiplerine üç gün içerisinde teslim etti ve gece gündüz yolculuk yaparak Kuba’da Kâinatın Efendisine yetişmişti. Bu zorlu yolculukta Hz. Ali’nin ayakları şişmiş ve kan içinde kalmıştı. Hz. Ali’yi bu halde gören Resulullah onu bağrına basmış ve ağlamıştı. Gözyaşları içinde Hz. Ali’nin ayaklarını şifa olsun diye sıvazlamış ve mucizevi bir şekilde Hz. Ali şifa bulmuştu.
Kuba’da İlk Mescidin İnşası:
Hz. Muhammed’in hayatını kaleme alan tarihçiler Resulullah’ın Kuba’da kaldığı günlerde Sahabe-i Kiram’la İslam’ın ilk mescidini inşa ettiğini belirtirler. Bu mescidin inşasında Hz. Muhammed bizzat çalışmış, hatta bir seferinde büyükçe bir taşı kucaklayarak mescidin temeline koymak üzere belini zorlamıştı.
Çok samimi duygular içinde inşa edilen mescid-i Şerif Cenab-ı Zü’l-Celal tarafından ‘’Takva Mescidi’’ diye isimlendirilmiştir.
Ranuna’da İlk Cuma Namazı:
Resul-i Ekrem bir Cuma günü yüz kişide fazla bir toplulukla Kuba’dan Medine’ye doğru hareket etti. Bir süre yolculuktan sonra devesinin yönünü yolun soluna doğru çevirerek Beni Salim bin Avf yurduna ve Ranuna denen vadiye indi. Cuma saati yaklaşmıştı. Herkes Cuma namazı için gerekli hazırlıkları yapmış ve Kainatın Efendisi ‘’Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldınız (ezan okunduğu)zaman, Hemen Allah’ı zikir için koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız elbette bu sizin için daha hayırlıdır.’’ Buyurmuştu. Bu emrin gereği olarak İslam’da ilk Cuma namazını ard arda iki hutbe okuyarak Hz. Muhammed Ranuna’da kıldırmıştır.
Resulullah (s.a.v)’in hicreti Peygamberliğinin 13. Yılında, 23 Eylül 622 yılında gerçekleşmiştir. Bu tarihte Peygamber Efendimiz 53 yaşında idi.
Bu işi kökünden halledecek kararı alacak ve Mekke'den çıkmadan Hz. Muhammed'in hayatına son vereceklerdir. Bunların bu kapsamlı toplantıda gizlice aldıkları kararı Cebrail Hz. Muhammed'e şöyle haber vermişti: '' Ve hatırla ey Muhammed! Hakikati inkara şartlanmış olanlar(kafirler) seni tebliğden alı koyup durdurmak, öldürmek yahut sürgün etmek için sana karşı nasıl ince tuzaklar kuruyorlardı. Onlar hep böyle tertipler peşinde koşarken Allah onların bu tertiplerini boşa çıkarttı. Çünkü Allah bütün bu tuzak kuranların üstündedir.''
Müşriklerin Daru’n-Nedve'de aldıkları Hz. Muhammed'i öldürme kararını ayet apaçık açıklıyordu. Bu kararı bir gece Mekke'nin gözü dönmüş gençlerinin içinden seçtikleri kişilere yaptıracaklardı. Bu sayede her kabileden davet ettikleri bu gençler aracılığı ile Hem Hz. Muhammed'den hem de fidyeden kurtulacaklardı. Bu fikir Ebu Cehl'in fikriydi. Bu fikre, toplantıya Necidli bir ihtiyar kıyafetine bürünerek ve kendini Necidli ihtiyar olarak tanıtan şeytan bile hayret etmişti. Bu katliamı gerçekleştirecek gençler belirlenmiş, günü ve zamanı ayarlanmıştı. Katil gençler silahlandırıldı ve kararlaştırılan gün Resulullah'ın evi muhasaray alındı. O'nu gecenin yarısında, uykunun en derin anında öldüreceklerdi.
Hz Muhammedin Hicreti Cebrail bir kez daha gelerek Peygamberimiz'e ''Ey Allah'ın Resulü bu gece yatağında yatma'' emrini verdikten sonra O'na alınması gereken tedbirleri de anlatmıştı.
Şöyle ki: Peygamber Efendimiz her zaman yatıp dinlendiği yatağa Hz. Ali'yi yatıracak, Hadramut işi yeşil cübbesini Hz. Ali'nin üzerine örtecek, daha sonra Yasin-i Şerif'in ilk ayetlerini okuyarak, avucuna aldığı bir parça toprağı kendisini öldürmek için bekleyen gençlerin üzerine doğru savuracak ve hane-i Saadetten ayrılacaktı. Bütün bu tedbirler Cebrail tarafından O'na anlatılmıştı.
Bu sayede, müşriklerin almış oldukları katletme kararından ayrıntıları ile birlikte haberdar olan Allah'ın Resulü Hz. Ali'ye yukarıda anlatılanları aktararak yatağında yatma talimatını verdi. Sonra ona ayrıca '' Sana onlardan herhangi bir zarar erişmeyecektir.'' buyurarak endişelenmemesini hatırlattı.
Bu büyük tehlike karşısında bile Allah’ın Resulü metanetini hiç kaybetmeden Hz. Ali'ye, kendisine çoğu müşriklerin muhafaza edilmek üzere emanet ettikleri, yükte hafif, ancak parada ağır eşyalarını teker-teker göstererek, emanetleri en kısa zamanda sahiplerine teslim etmesini ve onun da Medine'ye hicret etmesi emrini verdi. Hz. Ali bu talimata başım gözüm üstüne diyordu. Onu bu teslimiyetini Cenab-ı Hak şu ayetlerle övmüştür: '' İnsanlar arasında öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder. Allah ise kullarına karşı daima şefkatlidir.''
Bu gecenin en dikkat çekici yeri: Katil gençler evin çevresini sarıp, katliam yapacakları saati bekledikleri bir anda, ''Allah'a tam bir teslimiyetle bağlı Hz. Muhammed kendine özel olan ibadetlerini yaptıktan sonra, her zaman yaptığı duasına ek olarak İsra Suresi'nin 80. Ayetini okuduktan sonra, ''Ey Rabbim! Girişeceğim her işe, doğruluk ve içtenlik üzere girmemi, bırakacağım her işten de doğruluk ve içtenlik göstererek çıkmamı sağla ve bana katından destekleyici bir güç, bir tutamak bahşet.'' diyerek duasını tamamladı. Bu duanın ardından Yasin-i Şerif'ten okuması istenilen ayetleri yüksek ses ile okumaya başladı. Bu ayetlerde şöyle buyruluyordu:
'' Sen ey insanoğlu! Düşün bu hikmetle dolu Kur'an'ı. Gerçek şu ki, Sen Allah'ın elçilerinden birisin. Kudret sahibi ve rahmet kaynağından indirilmiş olanın sayesinde dosdoğru bir yol üzeresin. Bu Kur'an üstün ve çok merhametli Allah tarafından ataları uyarılamamış, bu yüzden gaflet içerisinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir. İnkarda ısrarlarından dolayı onların çoğuna karşı Allah'ın gazab va'di gerçekleşecektir. Biz bu inkarcıların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelerine kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. Göremesinler diye de ön ve arkalarına sedler ve üzerlerine de perdeler çektik. Artık onları uyarsan da uyarmasan da bir şey değişmez, onlar inanmazlar.
Hz. Ali verilen talimat üzerine Resullullah'ın Mübarek yatağına yattı ve yeşil cübbeyi üzerine çekti. Allah'ın Resulü de avucuna aldığı toprağı katillerin ve olayı seyredecek olanların üzerine ''Ya Rab! Ayetine vücut ver'' diyerek serpti. Daha sonra Allah'ın Resulü hane-i saadetten ayrıldı.
O beklenen saat gelmişti. Katiller hızla hane-i saadetin kapısına yüklenerek içeri girdiler. Hz. Ali'nin üzerindeki yeşil cübbe sıyrılarak, ruhu başka bir alemde, bedeni Resulullah'ın yatağında olan Ali uyandırılmıştı. Şaşıran katiller Hz. Ali'yi hırpalayarak Resulullah'ı sormaya başladılar. O sakin bir şekilde ''Allah'ın emri ne ise onu yapmaya gitmiştir.'' diyerek üstü kapalı bir şekilde hicret ettiğini ifade etmiştir.
Mekke müşrikleri tam bir kaosa düşmüşlerdi. Tek çareleri O'nu ne yapıp edip Medine'ye ulaşmadan yakalayıp işini bitirmekti. O''nu aramaya başladılar. Hâlbuki O, Cebrail refakatinde ve onun korumasında hala Mekke2de idi. O günün öğle sıcağında penceresinden kızı Aişe ile etrafı seyreden Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed'in evine doğru yaklaştığını görünce, beklenmeyen bir saate eve gelişi Ebu Bekir Ve Aişe'nin dikkatini çekmiş, fevkalade bir durum olduğunu anlamışlardı.
Hz. Ebu Bekir Peygamber Efendimiz'i içeri aldı ve Resul'u Ekrem vaziyeti haber vererek hicret emri aldığını bildirdi. Hz. Ebu Bekir biraz endişe ve korku ile ''maiyyet-i seniyyenize kabul buyrulacak mıyım? Yani: seninle beraber bana da hicret müsaadesi var mı? Diye sordu.
Resulullah; '' Rabbim seni bana yol arkadaşı yapacak, sabret dememiş miydim? İşte arzun yerine geldi, beraberce gideceğiz buyurdu.'' Hz. Ebu Bekir sevinçten ağlıyordu. Hz Aişe diyor ki: '' Sevinçten dolayı bir erkeğin bu denli ağladığına ilk defa şahit oldum ve hayret ettim.''
Meşhur kılavuz Abdullah İbn-i Üreykit de yol gösterici olarak tutuldu ve yolculuğa eşlik edecek develer teslim edilerek cebel-i Sevr’e gelmesi tembih edildi. Ortalık karardıktan sonra bir süre Sevr’de saklanmak üzere yol çıktılar.
Hz. Muhammed Medine’ye Hicret Ediyor!
Allah Resulü hicretten başka çıkacak yol olmadığı için çok sevdiği Mekke’yi Ayeti Kerime’nin de emri ile terk etmek zorunda kalmıştı. Ayette şöyle buyuruyordu: ‘’Melekler kendilerine zulmeden kimselere canlarını alırken soracaklar: Neyiniz vardı sizin. Onlar: ‘’ Biz yeryüzünde çok güçsüzdük. Peki, Allah2ın arzı sizin kötülük diyarını terk etmenize yetecek kadar geniş değil miydi?’’ Diyecekler. Böylelerinin varış yeri cehennem’dir. Ne kötü bir yer.
Gerek Hz. Muhammed, gerekse müminler inandıkları hakikatleri hayata geçirme hususunda baskı, zulüm, işkence görüldüğü yerden, daha rahat ve zulme maruz kalmadan dini hayatın yaşanacağı bir yere yukarıdaki ayet ve diğer ayet-i kerimelerin amir hükümlerini yerine getirmek için hicret etmek zorunda kalmışlardı.
Sevr Mağarasına hiçbir problemle karşılaşmadan ulaşan Hz. Muhammed’i dinlenmek üzere mağaranın yanına oturan Hz. Ebu Bekir, önce mağaraya inerek, gereken temizliği yaptıktan sonra olası tehlikeyi de önlemek için üzerlerindeki elbiselerden ve yanında getirdiği eşyalardan bir kısmını yırtarak delik ve oyukları kapattı. Ardından Resulullah’ı içeri aldı. Yorgun bir halde olan Allah’ın Resulü’nü, dinlenmesi için dizlerine yatırdı.
Hz. Muhammed geceyi Hz. Ebu Bekir’in dizinde uyuyarak geçirdi ve sabah ile birlikte büyük bir tehlike ile yüz yüze gelmişlerdi. İzciler mağaranın önünde bu iki dostun izini sürmüş konuşuyorlardı.
‘’İşte burada iz bitiyor.’’ Hz. Ebu Bekir ‘’ Ama Ya Resulallah! Canım sana feda olsun, vallahi düşmanlar mağaranın önünde.’’ Allah’ın Resulü yine sakin bir şekilde Ebu Bekir’e:’’ Korkma! Allah bizimle beraberdir.’’ Diyerek teskin ediyordu.
Cenab-ı Hak bu iki dostu mucizevi bir şekilde kurtarmıştı. Hz. Muhammed ve Ebu Bekir mağaraya sığındıktan sonra, mağaranın ağzını örümcek ağı ile örmüş, ayrıca bir çift güvercin mağaranın ağzını kapatırcasına bir ağacın üzerine yuva yapmış ve yumurtalarını bırakmıştı. Mağaranın dışındaki izciler ısrarla iz burada bitiyor diyordu. Israrla mağaraya inelim demelerine rağmen, yanındakiler mağaranın örümcek ağı ile kaplı olmasından dolayı mağaraya inmemişlerdi ve iki Allah dostu bu tehlikeyi atlatmışlardı.
Üç gün sonunda kılavuz Abdullah b. Üreykit’le birlikte Sevr’den çıktılar ve kendileri için hazırlanan develere binerek bir gün sonra Kudeyt denilen yerde konakladılar. Karınlarını doyurduktan sonra iki Allah dostu ve Üreykit Küba’ya doğru yola çıktılar.
Medineli Müslümanlar Resulullah’ı Karşılıyor!
Peygamber Efendimizin Mekke’den ayrıldığını öğrenen Medine’li Müslümanlar, sabahın erken saatlerinden itibaren sıcak basıncaya kadar Harra denilen yerde günlerce beklemişlerdi. Bir pazartesi günü Resulullah2ı beklemek için yine aynı yere çıkmış, bir süre bekledikten sonra dönmüşlerdi. Bu arada bir Yahudi evinin damında, beyaz elbiselere bürünmüş Resulullah ve Beraberindikelerin gelişini görmüş ‘’ Ey Arab Topluluğu! Günlerdir beklediğiniz kişi işte geliyor’’ diyerek bağırmaya başladı. Çoluk çocuk büyük heyecanla yollara dökülmüş, Resulullah’ı büyük bir coşku ile karşılamışlardı. Çok yorulan Allah Resulu’nün Medine’ye girmeden evvel Kuba’da bir süre dinlenmesi gerekiyordu. Bu coşkulu ve muhterem topluluk O’nu Kuba’ya kadar uğurladı. Allah Resul’ü Kuba’da 14 gün kaldı.
Hz. Ali Peygamber Efendimiz, Resulullah’ın emanetlerini sahiplerine üç gün içerisinde teslim etti ve gece gündüz yolculuk yaparak Kuba’da Kâinatın Efendisine yetişmişti. Bu zorlu yolculukta Hz. Ali’nin ayakları şişmiş ve kan içinde kalmıştı. Hz. Ali’yi bu halde gören Resulullah onu bağrına basmış ve ağlamıştı. Gözyaşları içinde Hz. Ali’nin ayaklarını şifa olsun diye sıvazlamış ve mucizevi bir şekilde Hz. Ali şifa bulmuştu.
Kuba’da İlk Mescidin İnşası:
Hz. Muhammed’in hayatını kaleme alan tarihçiler Resulullah’ın Kuba’da kaldığı günlerde Sahabe-i Kiram’la İslam’ın ilk mescidini inşa ettiğini belirtirler. Bu mescidin inşasında Hz. Muhammed bizzat çalışmış, hatta bir seferinde büyükçe bir taşı kucaklayarak mescidin temeline koymak üzere belini zorlamıştı.
Çok samimi duygular içinde inşa edilen mescid-i Şerif Cenab-ı Zü’l-Celal tarafından ‘’Takva Mescidi’’ diye isimlendirilmiştir.
Ranuna’da İlk Cuma Namazı:
Resul-i Ekrem bir Cuma günü yüz kişide fazla bir toplulukla Kuba’dan Medine’ye doğru hareket etti. Bir süre yolculuktan sonra devesinin yönünü yolun soluna doğru çevirerek Beni Salim bin Avf yurduna ve Ranuna denen vadiye indi. Cuma saati yaklaşmıştı. Herkes Cuma namazı için gerekli hazırlıkları yapmış ve Kainatın Efendisi ‘’Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldınız (ezan okunduğu)zaman, Hemen Allah’ı zikir için koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız elbette bu sizin için daha hayırlıdır.’’ Buyurmuştu. Bu emrin gereği olarak İslam’da ilk Cuma namazını ard arda iki hutbe okuyarak Hz. Muhammed Ranuna’da kıldırmıştır.
Resulullah (s.a.v)’in hicreti Peygamberliğinin 13. Yılında, 23 Eylül 622 yılında gerçekleşmiştir. Bu tarihte Peygamber Efendimiz 53 yaşında idi.
Konular
- Talha bin Ubeydullah (r.a.) kimdir, nasıl Müslüman olmuştur?
- Sâid bin Zeyd (r.a.) kimdir, nasıl Müslüman olmuştur?
- Sa’d bin Ebî Vakkas (r.a.) kimdir nasıl Müslüman olmuştur?
- Abdurrahman bin Avf (r.a.) kimdir nasıl Müslüman olmuştur?
- Ali bin Ebî Tâlib (r.a.) nasıl Müslüman olmuştur?
- Osman bin Affan (r.a.) nasıl Müslüman olmuştur?
- Ömer bin Hattab (r.a.) nasıl Müslüman olmuştur?
- Ebu Bekir (r.a.) nasıl Müslüman oldu?
- Hz. Ebubekir Döneminde gerçekleşen iç olaylar nelerdir?
- Emeviler kimdir?
- Abbasiler kimdir?
- Kur'an'ı Kerim ne zaman kitap haline getirildi?
- Kur'an'ı Kerim ne zaman kitap çoğaltıldı?
- Hz. Osman dönemindeki fitnelerin çıkış sebepleri nelerdir?
- Cemel Vakası nedir?
- Sıffın savaşı nedir?
- Hakem olayı nedir?
- Hz Ömer dönemindeki önemli olaylar nelerdir?
- İSLAM TARİHİNDE ÖNEMLİ KRONOLOJİK OLAYLAR
- Yermük savaşı ve sebebi nedir?
- Ecnadeyn Savaşı nasıl olmuştur?
- Köprü Savaşı (634) nasıl gerçekleşmiştir?
- Celula Savaşı (637) nasıl gerçekleşmiştir?
- Mısır’ın Fethi (640) nasıl gerçekleşti?
- Nihavend Savaşı (642) nasıl gerçekleşti?
- Horasan’ın Fethi (644) nasıl gerçekleşti?
- Hz Ömer döneminde yapılan ekonomik çalışmalar nelerdir?
- Hz Ömer döneminde yapılan siyasi çalışmalar nelerdir?
- Hz Ömer döneminde yapılan askeri çalışmalar nelerdir?
- Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'de İlk Cuma namazını nerede kıldırmıştır, hutbesinde Allah'a hamd ve senâdan sonra Müslümanlara nasıl hitap etmiştir?