Asr-ı Saadet

Peygamber efendimizin hayatı ve asr-ı saadetten kesitlerin yer aldığı köşemiz.




HZ. ALİ DÖNEMİ ( 656 – 661 )

Hz. Osman' ın öldürülmesiyle, karışıklıklar başladı. Hz. Ali, kendi taraflarının ısrarı üzerine halifeliği kabul etti. Ancak Emevi soyundan gelenler, Hz. Osman ' ın öldürülmesinde , onun da rolü olduğu gerekçesiyle, Hz. Ali'nin halifeliğini tanımadılar.

Hz. Ali, karışıklık ve isyanlara neden olan, Hz. Osman döneminde atanmış valileri görevden aldı.

1. Cemel Vak'ası ( Deve Olayı ) ( 656 ) :

Hz. Ali ' nin halifeliğini tanımayan, Hz. Muhammed'in eşi Hz. Ayşe ve onun yanında yer alan Talha ve Zübeyr, mücadele etmek ve kuvvet toplamak için Irak'a gittiler. Hz. Ali barışçı girişimlerinden sonuç alamadı. İki taraf , Kufe yakınlarında savaştılar. Savaş'ın en şiddetli bölgesi Hz.Ayşe'nin bindiği " Asker " adlı devenin etrafıydı. Bunun için bu olaya " Deve Olayı " denilmiştir.
Savaşta Talha ve Zübeyr öldü. Hz. Ayşe'nin Medine'ye dönmesi sağlandı. Esir alınan Basra' lılar serbest bırakıldılar.
Bu olay, Müslümanlar arasındaki ilk büyük savaştır.

EMEVİLER (661-750)

• Hz Alinin şehit edilmesiyle Muaviye kendisini halife ilan etti.
• Muaviye döneminde İstanbul ilk kez Araplar tarafından kuşatıldı, ancak alınamadı.
• Muaviye halifeliği sırasında oğlu Yezit’i kendisine veliaht ilan etti.
NOT: Muaviye döneminde halifelik babadan oğula geçen bir saltanat haline dönüştü.
• Yezit döneminde Kerbela olayı meydana geldi. Hz Ali’nin oğlu Hz Hüseyin ve yanındakiler Kerbela’da Yezidin askerleri tarafından şehit edildi.(680)
NOT: Kerbela olayı İslam dünyasında büyük yankılar uyandırdı ve İslam dünyasında kesin ayrılıklara sebep
olmuştur.
• Emeviler ‘in en parlak dönemi Abdülmelik dönemidir.
• Bu dönemde Arapça resmi dil haline getirildi.
• İlk İslam parası basıldı.
• İslam posta teşkilatı kuruldu.
NOT: Abdülmelik’ten önceki halifeler para bastırmışlardır. Ancak bu paralar Bizans ve Sasaniler tarzında
basılmış paralardı.
• Halife Velid döneminde Tarık bin Ziyad İspanya’yı fethetti.
• Ömer bin Abdülaziz Emevilerin en adaletli halifesidir.

ABBASİLER (1750-1258)

• Ebu Abbas tarafından kurulmuştur
• Ebu Cafer Mansur’un halifeliği döneminde Bağdat şehri kuruldu.
NOT: Bu dönemde Helenistik döneme ait eserler Arapça’ya tercüme edilmeye başlandı.
• Abbasilerin en görkemli dönemi Harun Reşit zamanıdır.
NOT: Harun Reşit dönemi Binbir Gece Masallarına konu olmuştur.
• Halife Memun Felsefeye önem verdi.
• Mutasım döneminde Türkler Abbasi devletinde önemli görevler almaya başladılar.
• Mutasım döneminde Türkler için Samarra şehrini kurmuş ve Türkleri buraya yerleştirmiştir.
NOT: Mutasım bu şekilde davranarak Türklerin Araplarla kaynaşarak savaşçılık özelliklerinin kaybolma-
sını önlemek istemiştir.
• Ayrıca Abbasiler Bizans saldırılarına karşı sınırları korumak için Avasım adı verilen şehirleri kurmuşlardır.
• Abbasiler devletinin zayıflaması ile ortaya çıkan Tevaif-i müluk adı verilen küçük devletçikler çıkmıştır.
• 1258’de Moğol İlhanlı Hükümdarı Hülaga Bağdat’ı alarak Abbasi devletine son verdi.

ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ

• Emevi ailesinden Abdurrahman tarafından İspanya”da kurulmuştur.
• III. Abdurrahman Abbasilerden ayrı olarak halife ünvanını kullanmıştır.
NOT: Bu dönemde Abbasi, Endülüs Emevileri ve Şii Fatımi Devleti aynı zamanda halifelik ünvanını
kullanmışlardır. Bu durum İslam dünyasında siyasi birliğin olmadığının göstergesidir.
• Endülüs Emevileri sınırları genişletmek yerine bilim ve kültüre büyük önem vermişler ve Kurtuba dünyanın en önemli kültür merkezlerinden birisi olmuştur.
• Endülüs Emevileri 1031’de yirmi kadar Tevaif-i Müluk’a ayrılarak yıkıldı.
BENİ AHMER DEVLETİ (1232-1492)
• Endülüs Emevilerinin yıkılması ile kurulan devletlerden en uzun ömürlüsü oldu.
• Başkent Gırnata olan bu devlete Gırnata Devleti de denir.
• İspanyada siyasi birliğinin sağlanması üzerine Beni AhmerDevletine son verilmiş, Müslüman ve Yahudiler katliama uğramıştır. İslam eserleri tahrip edilmiştir.

DEVLET YÖNETİMİ

• Müslümanlar Medine’de İslam Devletini kurdular.
• Hicretten bir yıl sonra Medine’de halkın görüşleri alınarak Medine sözleşmesi adı verilen ilk yazılı anayasa hazırlandı.
NOT: Yahudilerle Müslümanlar arasında eşitlik sağlayan bu ana yasaya uymayan Yahudiler zamanla
Medine’den çıkarıldı.
• İlk dört halife seçimle belirlendiler ve din ile dünya işleri birlikte yürüttüler.
• Halifeler “Şura” denilen bir meclise danıştılar.
• Hz.Ömer döneminde fetihlerle sınırların genişlemesi sonucunda yeni görevler ve görevlilere ihtiyaç duyuldu.
• Divan adı verilen teşkilat mali dengeyi sağlamak, nüfus tespiti yapmak ve defterleri düzenlemekle görevliydi
• Emeviler döneminde halifelik saltanata dönüştü.
• Bu dönemde gösterişli bir hayat tarzı başladı.
• Posta teşkilatı bu dönemde kuruldu.
• Abbasiler halifeye yardımcı olması için vezirlik makamını kurdular.
NOT: Divan teşkilatında asıl fonksiyonları bu dönemde çıktı ve devlet işleri burada görüşüldü.

DİN VE İNANIŞ

• İslam Dini Müslümanların hayatlarını düzenleyen bir hukuk sistemi’de getirmiştir.
• İslam hukukunun kaynağı Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamberin söz ve davranışlarından oluşan Sünnettir. Zamanla ortaya çıkan problemler İcma ve Kıyas yoluyla çözülmüştür.
NOT: İslam dini putperestliği tamamen ortadan kaldırmasına rağmen Ehli kitaba geniş hürriyetler getirmiş-
tir. Bu uygulama Hz. Muhammed’in Yahudilerle yaptığı ilk antlaşmayla başladı ve daha sonraki yüz-
yıllarda da devam etti.

SOSYAL VE EKONOMİK HAYAT

• İslam dinine göre bütün Müslümanlar eşit olmalarına rağmen Emeviler döneminde halk sınıflara ayrılmıştır
• En üst sınıf Müslüman Araplar; ikinci sınıf Arap asıllı olmayan Müslümanlar (Mevali), Üçüncü sınıf ehli kitap sahibi Zımmiler, dördüncü sınıf kölelerdi.
• Abbasiler Arap milliyetçiliği politikası izlememişlerdir.
NOT: Bu dönemde Arap olmayan bilim ve düşünce adamları yüksek kültürleriyle Araplardan üstün oldukla-
rını iddia ettiler. Şuubiye hareketi denilen bu akım çeşitli milletlerin kültürleri hakkında orijinal
eserlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
• Türklerin Özellikleri adlı eser bu türdendir.
• Müslümanların köle edilmesi yasaktı.
• İslam devletinde ekonomik hayat ticaret, sanayi, tarım ve hayvancılığa dayanıyordu.
• Devlet gelirli Beyt’ül mal denilen devlet hazinesinde toplandı.

YAZI, DİL VE EDEBİYAT

• İslamiyetin yayılmaya başlamasıyla Arap Alfabesi’de yayıldı ve İslam ülkelerinin ortak alfabesi haline geldi.
• Emevi halifesi Abdulmelik Arapçayı resmi dil haline getirdi ve zamanla bilim ve kültür dili haline geldi.

BİLİM VE SANAT

• İslam Devletinde bilim iki bölüme ayrılmıştır.
1- İslami bilimler: Tefsir (Kur’an ayetlerinin yorumlanması), Kıraat (Kur’an’ın doğru okunması ), Hadis (Hz Muhammed’in sözleri), Fıkıh (İslam hukuku), Kelam(İslamın esasları ve delilleri)
2- Akli bilimler(pozitif bilimler):Tıp, Matematik, Kimya, Felsefe ve astronomidir.
• Ayrıca Tarih, Coğrafya ve fizik alanında önemli eserler ortaya çıkmıştır.
• Cabir ibn-i Hayyan modern kimyanın kurucusu oldu.
• İbn-i Sina’nın Kanun adlı tıp kitabı yüzyıllarca Avrupa’da ders kitabı olarak okutuldu.
• Halife Mem’un döneminde beytül hikme adlı ilk yüksek öğretim kurulu açıldı .(830)
• Endülüs Emevilerin’de Kurtuba medresesi Hıristiyan öğrencilerinde eğitim gördüğü bir yerdi.

Hz. Peygamber(SAV)'in doğduğu gece gerçekleşen mucizeler nelerdir?

Resul-i ekrem efendimiz, Hicri Rebiülevvel ayının 12. Miladi 20 Nisan 571 yılında doğdu. Peygamber efendimiz doğduğu gece O'nun dünyayı teşrif etmesine alamet olarak bir çok olaylar meydana gelmiştir:
peygamber efendimizin doğduğu gece meydana gelen bu olaylar aynı zamanda Onun peygamberliğinin haber veren mucizelerdir. Bu mucize ve olağanüstü olaylar şunlardır.

1- O gece, bin yıldır ateşe tapan mecusilerin bin seneden beri yanmakta olan taptıkları ateş aniden sönüverdi.

2- Sevgili peygamberimizin dünyaya geldiği gece, büyük bir yıldız doğdu. Bunu gören Yahudi alimleri, Tevratta belirtilen paygamberin doğduğunu anladılar. Ashab-ı kiramdan Hassan bin Sabit anlatır:

"Ben sekiz yaşında idim. Bir sabah vakti Yahudinin biri; "Ey Yahudiler!" diye çığlık atarak koşuyordu. Yahudiler; "Ne var, bu bağırman nedendir?" diyerek yanına toplanınca, o; "Haberiniz olsun Ahmed'in yıldızı bu gece doğdu! Ahmed bu gece dünyaya geldi..." diye cevap verdi.

Peygamber'imiz neden süt anneye verildi?

Rasulullah (s.a.v)'ın yaklaşık 4-5 yaşına kadar süt annesi Halime validemizin yanında kaldığı siyer kaynakları tarafından nakledilmektedir.

Bunun öncelikli sebepleri şunlardır:

1-Mekke'nin iklimi, çocuklar için uygun değildi, bebekler yoğun sıcağa dayanamıyorlardı.. Ayrıca yaygın hastalıklar ve veba salgını da Mekke'de eksik olmuyordu.. Bebekler sık sık hastalığa yakalanıyor ve bu hastalıklardan bazıları ölümle sonuçlanabiliyordu.. O dönemde çocukların süt anneye verilmesinin ilk sebebi sağlık nedenleri idi.

2-Çöl halkı daha fasih bir Arapça konuşuyorlardı ve ahlak açısından daha temizdiler.. Mekke'nin seçkin aileleri çocuklarının fasih bir dile sahip olmaları ve hayatlarının altın çağı olan 0-4 yaşı ahlaken daha temiz bir ortamda geçirmelerini istiyorlardı..

Bu uygulama, Mekke Arap kültüründe var olan bir uygulama.. Yani İslam'ın öngördüğü ve tavsiye ettiği bir uygulama değil..

Peygamber'miz amcasıyla ticarete gittiğinde peygamber olacağı nasıl anlaşılmıştır?

Kâinatın Efendisi on iki yaşına girmişti.

Akranları arasında artık farklı beden ve simaya sahipti. Siması etrafa pırıl pırıl nurlar saçıyordu. Gönlü huzur doluydu.

Onu yanında barındıran Ebû Tâlib ise, o sırada büyük bir geçim sıkıntısı içinde idi. Bunun için, ticaretle uğraşmaya kendisini mecbur hissetmekteydi. Bu maksatla da Ku­reyş’in o sene tertiplediği ticaret kervanına katılarak Şam’­a gitmeyi kararlaştırdı.

Yol hazırlıkları yapılıyordu. Yapılan hazırlıklar Efendimizin gözleri önünde cereyan ediyordu. Haliyle, çok sevdiği amcası, kendisinden bir müddet ayrıla­caktı. Ama o buna nasıl tahammül edebilirdi? Yıllar önce de hem muhterem babasını, hem de aziz annesini böyle iki seyahat sonunda kaybetmişti. Şimdi ise, hâmîsi Ebû Tâlib, böyle bir seyahate çıkacak ve günlerce kendisinden uzak bulunacaktı. Nâzik ve lâtif ruhu bu ayrılığa nasıl dayanacaktı?

Hz. Peygamber Hz. Hatice ile nasıl evlenmiştir?

Hz. Hatice, Kâinatın Efendisini çocukluğundan beri tanıyor­du. Ticaret mal­la­rının başında Şam’a göndermesi ise, onu daha da yakından tanımasına vesile olmuştu.

Dul olan Hz. Hatice o sırada, Ku­reyş kadınları arasında soy sop, şeref ve zen­ginlik bakımından en üstün mev­kiye sahip bulunuyordu. Aynı zamanda, Cenab-ı Hak, Ce­mîl ismiyle, pek az kadına nasip olacak bir güzelliği de kendi­sine ihsan etmişti.

O âna kadar, kabilesinden birçok kimse evlenmek için kapısını çalmış ise de, o bunların hiçbirini kabul etmemişti.[1]Adeta, evlen­me­yi düşünmüyor gi­biydi.

Ne var ki kader şimdi karşısına bambaşka bir şahsiyet çıkarmıştı: Ruhun­daki güzellikler yüzüne aksetmiş, gönlündeki sevgi simasında tebessüme kal­bolmuş, zihnindeki derin düşünce dışarıya ciddiyet ve samimiyet şeklinde tezahür etmiş müstesna bir insan...

Peygamberimiz Hilfu'l Füdul Cemiyetine nasıl üye olmuştur?

Peygamber Efendimiz, yirmi yaşında.

Son Ficar Harbi’nde, çok kimse hayatını kaybetmiş, oluk oluk kan akmıştı. Bununla, Arap kabileleri arasındaki düş­manlık duygusu daha da bilenmişti. Her an basit sebepler yüzünden büyük hadiseler çıkabilir, adam öldürülebilir, kabileler birbirine saldırabilir durumuna gelinmişti.

Mekke’de, dışarıdan gelen yabancılar için can, mal ve namus emniyeti diye bir şey kalmamıştı. İsteyen, istediği yabancının malını alıyor, karşılığında tek kuruş ödemiyordu. Âciz ve güçsüzler her türlü zulme maruz kalıyor ve bun­lara karşı koyma cesaretini gösteremiyorlardı.

Bu vahşet saçan manzaraya bir çare bulunması gerekiyordu. İnsanlık haysi­yetine yakışmayan bu hareketlerin önüne geçilmeliydi. Fakat ne yapılmalıydı? Ne yapılabilirdi?

Namus ehlinin, haksızlık karşısında vicdanı ızdırap duyanların, cemiyetin emniyet ve âsâyişini düşünüp duranların halletmek istedikleri meselelerdi bunlar!
Zebidlinin Gasp Edilen Malı!

Peygamber'imiz cahiliye dönemi kötülüklerinden nasıl uzak kalmıştır?

Ebû Tâlib, bütün bu olup bitenlerden sonra nur yüzlü yeğeni Peygamberi­miz­den adeta ayrılmaz bir parça haline gelmişti. Kendisinde git­tikçe kuvvet peydâ eden kanaat şuydu:

“Bu yeğenim, ileride büyük ve mühim bir şahsiyet olacaktır!”

Bu sebeple, Peygamberimiz üzerinde himâyesini son derece dikkatli ve şu­urlu bir şekilde sürdürüyor, adeta bir dediğini iki etmi­yordu.

Artık Peygamberimiz de ruhu ve dış görünüşü ile eşsiz bir genç olmuştu. Kalp ve ruhundaki eşsiz fazilet ve güzellikler, suretini de fevkalâde güzel şe­killendirmişti: Ortadan uzun boylu, siyah dalgalı saçlıydı. Açık ve yüksek alın­lı, kalın siyah kaşlıydı. Kaşları birbirine çok yakın, fakat bitişik değildi. Göz­be­bekleri, çok tatlı bir siyahtı. Uzun ve siyah kirpikleri, bakışlarına apayrı bir tat­lılık verirdi.