İslama Daveti
Peygamber (s.a.s.) Efendimiz ilk üç yıl halkı gizlice İslâm’a dâvet etti. Yalnızca çok güvendiği kimselere İslâm’ı açıkladı. (62) Başta Hz. Ebû Bekir olmak üzere, Hak dini kabul etmiş olanlar da, el altından güvendikleri arkadaşlarını teşvik ediyorlardı. Bu üç yıl içinde Müslümanların sayısı ancak 30′a çıkabildi. Bunlar ibâdetlerini evlerinde gizlice yapıyorlardı.
Peygamberliğin dördüncü yılında (614 M.) inen: “Sana emrolunan şeyi açıkca ortaya koy, müşriklere aldırma”. (el-Hicr Sûresi, 94) anlamındaki âyet-i celile ile İslâm’ı açıktan tebliğ etmesi emrolundu. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) halkı açıktan İslâm’a dâvete başladı.
Harem-i Şerif’e gidip kendisine inen âyetleri açıktan okuyordu:
“Ey insanlar şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülk (ve hâkimiyetine) sâhip ve kendinden başka hiç bir tanrı olmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın sizin hepinize gönderdiği Peygamberiyim. O halde Allah’a, ümmî nebiy olan Rasûlune-ki O’da Allah’a ve O’nun sözlerine inanmıştır,- imân edin, O’na uyun ki doğru yolu bulmuş olasınız…” (el-A’raf Sûresi, 158) diyerek onları İslâm’a dâvet ediyordu.
Açık dâvetin başlamasından sonra, halkla daha kolay temas edebilmek için Rasûlullah (s.a.s.), kendi evinden, Safâ ile Merve arasında işlek bir yerde bulunan “Erkam”ın evine taşındı. Bir çok kimse bu evde İslâm’la şereflendiği için bu eve “Dâr-ı İslâm” denildi.(64/1)
Hz Muhammedin İslama Daveti
4- YAKIN AKRABASINI İSLÂM’A DÂVETİ
“Önce en yakın akrabanı (Allah’ın azâbıyla) korkut” (eş Şuarâ Sûresi, 214) anlamındaki âyet-i celîle inince Rasûl-i Ekrem (s.a.s.), Safâ Tepesi’ne çıkarak:
“Ey Abdülmuttaliboğulları, Ey Fihroğulları, Ey Abdimenâfoğulları, Ey Zühreoğulları…” diyerek bütün akrabasına oymak oymak seslendi. Hepsi toplandıktan sonra:
-”Ey Kureyş cemâati, size “şu dağın eteğinde veya şu vâdide düşman süvârisi var. Üzerinize baskın yapacak desem, bana inanır mısınız?” diye sordu. Hepsi bir ağızdan:
-”Evet, inanırız, çünkü şimdiye kadar senden hiç yalan duymadık, sen yalan söylemezsin…” dediler. O zaman Rasûlullah (s.a.s.):
-”O halde ben size, önümüzde şiddetli bir azâb günü bulunduğunu, Alah’a inanıp, O’na kulluk etmeyenlerin bu büyüyk azâba uğrayacaklarını haber veriyorum… Yemin ederim ki, Allah’tan başka ibâdete lâyık tanrı yoktur. Ben de Allah’ın size ve bütün insanlara gönderdiği Peygamberiyim…(Rasûl-i Ekrem her bir oymağa ayrı ayrı hitâb ederek) Allah’tan kendinizi ibâdet karşılığında satın alarak, azâbından kurtarınız. Bu azâbtan kurtulmanız için, ben Allah tarafından verilmiş hiç bir nüfûza sâhip değilim…”(64/2)
-”Ey Kureyş Cemâati! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allah divânına varınca, muhakkak dünyadaki bütün yaptıklarınızdan hesâba çekileceksiniz. İyiliklerinizin mükâfâtını, kötülüklerinizin de cezâsını göreceksiniz. “O Mükâfât ebedi Cennet, cezâ da Cehennem’e girmektir…” (65) diyerek sözlerini bitirdi.
Peygamberimiz (s.a.s.)’in bu sözleri, umumi bir muhâlefetle karşılanmadı. Yalnızca Ebû Leheb:
-”Helâk olasıca, bizi bunun için mi çağırdın?” sözleriyle Rasûlullah (s.a.s.)’in gönlünü kırdı. Bunun üzerine onun hakkında:
“Ebû Leheb’in iki elleri kurusun,yok olsun. O’na ne malı ne de kazandığı fayda verdi. Alevli bir ateşe yaslanacaktır O. Boynunda bükülmüş bir ip olduğu halde, karısı da odun hammalı olarak.” (Leheb Sûresi, 1-5) meâlindeki sûre-i celîle nâzil oldu.
Peygamberliğin dördüncü yılında (614 M.) inen: “Sana emrolunan şeyi açıkca ortaya koy, müşriklere aldırma”. (el-Hicr Sûresi, 94) anlamındaki âyet-i celile ile İslâm’ı açıktan tebliğ etmesi emrolundu. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) halkı açıktan İslâm’a dâvete başladı.
Harem-i Şerif’e gidip kendisine inen âyetleri açıktan okuyordu:
“Ey insanlar şüphesiz ben, göklerin ve yerin mülk (ve hâkimiyetine) sâhip ve kendinden başka hiç bir tanrı olmayan, dirilten ve öldüren Allah’ın sizin hepinize gönderdiği Peygamberiyim. O halde Allah’a, ümmî nebiy olan Rasûlune-ki O’da Allah’a ve O’nun sözlerine inanmıştır,- imân edin, O’na uyun ki doğru yolu bulmuş olasınız…” (el-A’raf Sûresi, 158) diyerek onları İslâm’a dâvet ediyordu.
Açık dâvetin başlamasından sonra, halkla daha kolay temas edebilmek için Rasûlullah (s.a.s.), kendi evinden, Safâ ile Merve arasında işlek bir yerde bulunan “Erkam”ın evine taşındı. Bir çok kimse bu evde İslâm’la şereflendiği için bu eve “Dâr-ı İslâm” denildi.(64/1)
Hz Muhammedin İslama Daveti
4- YAKIN AKRABASINI İSLÂM’A DÂVETİ
“Önce en yakın akrabanı (Allah’ın azâbıyla) korkut” (eş Şuarâ Sûresi, 214) anlamındaki âyet-i celîle inince Rasûl-i Ekrem (s.a.s.), Safâ Tepesi’ne çıkarak:
“Ey Abdülmuttaliboğulları, Ey Fihroğulları, Ey Abdimenâfoğulları, Ey Zühreoğulları…” diyerek bütün akrabasına oymak oymak seslendi. Hepsi toplandıktan sonra:
-”Ey Kureyş cemâati, size “şu dağın eteğinde veya şu vâdide düşman süvârisi var. Üzerinize baskın yapacak desem, bana inanır mısınız?” diye sordu. Hepsi bir ağızdan:
-”Evet, inanırız, çünkü şimdiye kadar senden hiç yalan duymadık, sen yalan söylemezsin…” dediler. O zaman Rasûlullah (s.a.s.):
-”O halde ben size, önümüzde şiddetli bir azâb günü bulunduğunu, Alah’a inanıp, O’na kulluk etmeyenlerin bu büyüyk azâba uğrayacaklarını haber veriyorum… Yemin ederim ki, Allah’tan başka ibâdete lâyık tanrı yoktur. Ben de Allah’ın size ve bütün insanlara gönderdiği Peygamberiyim…(Rasûl-i Ekrem her bir oymağa ayrı ayrı hitâb ederek) Allah’tan kendinizi ibâdet karşılığında satın alarak, azâbından kurtarınız. Bu azâbtan kurtulmanız için, ben Allah tarafından verilmiş hiç bir nüfûza sâhip değilim…”(64/2)
-”Ey Kureyş Cemâati! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allah divânına varınca, muhakkak dünyadaki bütün yaptıklarınızdan hesâba çekileceksiniz. İyiliklerinizin mükâfâtını, kötülüklerinizin de cezâsını göreceksiniz. “O Mükâfât ebedi Cennet, cezâ da Cehennem’e girmektir…” (65) diyerek sözlerini bitirdi.
Peygamberimiz (s.a.s.)’in bu sözleri, umumi bir muhâlefetle karşılanmadı. Yalnızca Ebû Leheb:
-”Helâk olasıca, bizi bunun için mi çağırdın?” sözleriyle Rasûlullah (s.a.s.)’in gönlünü kırdı. Bunun üzerine onun hakkında:
“Ebû Leheb’in iki elleri kurusun,yok olsun. O’na ne malı ne de kazandığı fayda verdi. Alevli bir ateşe yaslanacaktır O. Boynunda bükülmüş bir ip olduğu halde, karısı da odun hammalı olarak.” (Leheb Sûresi, 1-5) meâlindeki sûre-i celîle nâzil oldu.
Konular
- Talha bin Ubeydullah (r.a.) kimdir, nasıl Müslüman olmuştur?
- Sâid bin Zeyd (r.a.) kimdir, nasıl Müslüman olmuştur?
- Sa’d bin Ebî Vakkas (r.a.) kimdir nasıl Müslüman olmuştur?
- Abdurrahman bin Avf (r.a.) kimdir nasıl Müslüman olmuştur?
- Ali bin Ebî Tâlib (r.a.) nasıl Müslüman olmuştur?
- Osman bin Affan (r.a.) nasıl Müslüman olmuştur?
- Ömer bin Hattab (r.a.) nasıl Müslüman olmuştur?
- Ebu Bekir (r.a.) nasıl Müslüman oldu?
- Hz. Ebubekir Döneminde gerçekleşen iç olaylar nelerdir?
- Emeviler kimdir?
- Abbasiler kimdir?
- Kur'an'ı Kerim ne zaman kitap haline getirildi?
- Kur'an'ı Kerim ne zaman kitap çoğaltıldı?
- Hz. Osman dönemindeki fitnelerin çıkış sebepleri nelerdir?
- Cemel Vakası nedir?
- Sıffın savaşı nedir?
- Hakem olayı nedir?
- Hz Ömer dönemindeki önemli olaylar nelerdir?
- İSLAM TARİHİNDE ÖNEMLİ KRONOLOJİK OLAYLAR
- Yermük savaşı ve sebebi nedir?
- Ecnadeyn Savaşı nasıl olmuştur?
- Köprü Savaşı (634) nasıl gerçekleşmiştir?
- Celula Savaşı (637) nasıl gerçekleşmiştir?
- Mısır’ın Fethi (640) nasıl gerçekleşti?
- Nihavend Savaşı (642) nasıl gerçekleşti?
- Horasan’ın Fethi (644) nasıl gerçekleşti?
- Hz Ömer döneminde yapılan ekonomik çalışmalar nelerdir?
- Hz Ömer döneminde yapılan siyasi çalışmalar nelerdir?
- Hz Ömer döneminde yapılan askeri çalışmalar nelerdir?
- Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'de İlk Cuma namazını nerede kıldırmıştır, hutbesinde Allah'a hamd ve senâdan sonra Müslümanlara nasıl hitap etmiştir?